Bireysel yetişkin terapisi, belirli bir yapı içerisinde yetişkin danışanla yapılan bireysel görüşmelerdir. Danışanın getirdiği problem tüm açılardan ele alınarak beraber belirlenen amaca ulaşmak için danışanla birlikte çalışılır. Bireysel yetişkin terapisinin en temel amacı danışanın problemlerle başa çıkma becerisi kazandırmak ve güçlendirmektir.
DEPRESYON
İnsanlar zaman zaman kendilerini üzüntülü ve mutsuz hissederler. İşinden ayrılmak, sevdiğini kaybetmek veya başarılı olamamak üzüntüye yol açan yaşam olaylarındandır. Kısaca üzüntü normal yaşamın bir parçasıdır. Ancak bu üzüntülü durumun uzaması ve nedensiz ortaya çıkması ruh sağlığı sorunudur ve depresyon olarak tanımlanır. Depresyon, duygu düşünce ve davranışı etkiler. Tedavi edilmediği takdirde aylar, yıllar bazen de ömür boyu sürebilir. Aşağıdaki belirtilerden bazıları aynı anda sizde bulunuyorsa depresyon geçiriyor olabilirsiniz:
Kendini üzüntülü, değersiz, umutsuz, çaresiz, hissetme, içinde boşluk duygusu olması· Karar verme güçlüğü, konsantrasyon zorluğu, unutkanlık
Daha önce zevk alınan iş ve aktivitelerden zevk alamama (cinsel isteksizlik dahil)
İşte, okulda, aile ve arkadaş arasında sorunların ortaya çıkması
Diğer insanlardan uzaklaşma ve yalnız kalma isteği
Enerji azlığı, yorgunluk hissi ve çabuk sinirlenme
KAYGI BOZUKLUKLARI
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK ( TAKINTI VE TEKRARLAR)
Takıntılar ya da tıbbi literatürde daha yaygın kullanım şekliyle obsesyonlar, kişiyi rahatsız eden, tekrarlayıcı ve zorlayıcı düşünceler, duygu veya dürtülerdir. Kişi çoğunlukla obsesyonunun mantıksız olduğunun farkındadır ancak yine de bu düşünceleri zihninden atmakta zorlanır. Çoğunlukla takıntılara kompülsiyon (zorlantı) dediğimiz bazı davranışlar eşlik eder. Kompülsiyonlar, kişinin takıntısından kaynaklanan sıkıntıyı gidermek için ona istinaden yaptığı veya yapmak zorunda hissettiği tekrarlayan davranışlar veya düşüncelerdir. Bu nedenle hastalık psikiyatride obsesif-kompülsif bozukluk olarak tanınır.
Şunu mutlaka söylemek gerekir ki her takıntı hastalık değildir. Günlük hayatında ’masumane’ takıntıları olan ve bunları senelerdir sürdüren birçok insan vardır. Ayrıca titizlik, tertiplilik, kontrolcülük, kuralcılık gibi bir takım kişilik özellikleri birçok zaman insana faydalı olabilen ve hayatını daha kaliteli ve başarılı yaşamasına neden olan özelliklerdir. Ancak kişi takıntıları nedeniyle günlük hayatında, işyerinde ve sosyal çevresinde birtakım sorunlar yaşamaya başlıyorsa, bu takıntılar hayatının önemli bir kısmında karşısına zorluk olarak çıkıyor ve önemli zamanını almaya başlıyorsa o zaman psikiyatrik tedaviyi gerektirir bir durum var denilebilir.
PANİK ATAK
Yoğun korku ve huzursuzluk durumunun olduğu, aniden başlayıp, rahatsızlığın en geç 10 dakika içinde en üst düzeye ulaştığı ve aşağıdaki belirtilerden en az dördünün varolduğu bir kaygı nöbetidir.
Çarpıntı, kalp hızında artış, kalp seslerini duyuyor gibi hissetme
Terleme
Titreme veya sarsılma hissi
Boğulma ya da nefes alamama, nefesin yetmediği hisleri
Tıkanma, soluğun kesilmesi hisleri
Göğüste ağrı veya göğüste bir rahatsızlık hissi
Bulantı ya da karında ağrı ya da karında bir rahatsızlık hissi
Baş dönmesi, dengesizlik, başta sersemlik hissi, bayılma hissi, yere düşecek gibi olma
Çevreyi olduğundan farklı, sanki gerçek değil gibi hissetme ya da kendini çevredekilerden ayrılmış, olağandışı, farklı bir şekilde algılama hali
Kontrolünü kaybetme, delireceğini düşünme şeklinde bir korku
O anda, kalp krizi geçireceği ya da öleceği korkusu
Uyuşma, hissizlik, yanma, karıncalanma hisleri
Üşüme, ürperme, soğuk ya da sıcak basmaları, başından aşağı kaynar su dökülmüş veya hamama girmiş gibi olma
Panik ataklarının aniden, beklenmedik zamanlarda ve tekrarlayarak oluşması ve en az 1 ay süreyle bu atakların tekrarlayacağı yönünde sürekli bir kaygı, atağın sonunda olabileceğini düşündüğü şeyler (ölmek, delirmek, kalp krizi geçirmek seklinde ) ile ilgili kaygı duyma ya da bu ataklarla ilgili olarak bazı davranışlarında değişiklikler yapma seklindeki bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık başka bir madde kullanımı, fiziksel ya da ruhsal başka bir rahatsızlığa bağlı değildir.
SOSYAL FOBİ
Sosyal fobi, insanların gerek iş hayatlarında gerek özel hayatlarında yüksek performans göstermelerini gerektiren günümüz koşullarında, çok önemli bir sağlık sorunu haline gelmektedir. İnsanların bir miktar çekingen olması ve bazı durumlarda utanç duyup yüzlerinin kızarması, ellerinin terlemesi, kalabalıklar karşısında konuşurlarken veya iş hayatında bir sunum yaparken heyecanlanmaları çok olağandır, hatta bunların olmaması gariptir. Ancak bu çekingenlik ve heyecanlanma nereye kadar normaldir? Stres ve gerginlik belirli bir düzeye kadar başarıyı arttırıcı bir faktördür. Diyebiliriz ki hiç stres ve gerginlik yaşamayan bir kişinin hayatta başarılı olması mümkün değildir, bu bizi daha hazırlıklı olmaya, daha fazla çalışmaya, imajımızı, insan ilişkilerimizi ve işimizi korumak için mücadele etmeye şartlar. Ancak stres arttıkça, bu yöndeki etkinliği azalır, stresten dolayı aslında normal koşullarda daha iyi yapabileceğimiz şeyleri, çözebileceğimiz sorunları, üstesinden gelebileceğimiz dertleri büyütür, kafamızda büyüttükçe endişeye kapılır ve sonuçta başarısız oluruz. Yani stres ve başarı arasındaki ilişki bir yerden sonra tersine döner, buna Yerkes-Dudson kuralı denir. İşte ; stres ve gerginlik kişiyi bu ters tarafa geçirmeye başladıysa, kişi iş hayatında gelebileceği noktalara gelemiyorsa, duygularını yakınlık duyduğu kişiye aylarca söyleyemiyorsa, 3 ay sonra yapacağı bir toplantı veya konuşma nedeniyle şimdiden uykusu kaçıyor ve toplantıya çok iyi hazırlanmış olduğu halde elindeki notları dahi heyecandan karıştırıyorsa, bu noktada çekingenlik ve utangaçlık pozitif duygular olmaktan çıkar ve artık soysal fobik davranış biçimi yerleşmiştir denilebilir.
Elazığ Psikolog | Elazığ Klinik Psikolog | Elazığ Bireysel Terapi